18 Kas 2010 için arşiv

Sakız Nine

Hayatımın bir bölümünü insanların kocaman hikayelerine ayırmaya karar vermemin hemen ertesinde karşıma çıkar sakız nine.

Pek alışık olmadığım şekilde gittiğim ziyaretler bir süre sonra insanların alışık olmadıkları bir hal almaya başladı. Fakat niyetim onları heyecanlandırmış olacak, yüzümdeki memnuniyeti izlemeye çalışıyorlar.

Babamın çocukluk arkadaşının annesi Sıddık teyze. Henüz eve yeni girmişken bir yandan bizi yönlendirdikleri misafir odasına yürüyor bir yandan da Sıddık teyzeyi arıyordum gözlerimle. Tahmin ettiğim gibi ilk karşılaştığım o oldu. Hiç bilmediklerimi hatırlar gibiyim.

Başka bir odada, her şey ritüele uygun bir şekilde gelişirken Sıddık teyze giriverdi kapıdan elinde bir de sakız kutusuyla. Kıymet verdiği ya da herhangi bir ihtiyacını karşılayacak bir şey taşıdığını sanıyor insan kutunun içinde. Fakat aksi şekilde kutunun içi ağzına kadar sakız dolu.

Endişeyle karışık sorularımla öğrendim, yaklaşık yirmibeş yıldır gelen misafirlerine sakız ikram edermiş. “gönlünden ne kadar koparsa” diye ifade ettiler bu ikramın miktarını.

Beni asıl heyecanlandıran hayatın karmaşık örgüsünün içinde şekillenen ve bir süre sonra insanın refleksi haline gelen bu uç eylemler.

Alpgiray Kelem

Kapan Çayı

Bir hikaye. Yardımseverlik üzerine bu sefer.

Bir ana bir oğul yaşar Kütahya’da zamanın birinde. Doğa da yenilgisini bu kadar kabullenmemiş henüz. Bunu belirtmeliyim ki yüreğimiz burkulur, içimiz cız eder.

Neyse efendim, Oğlumuz dededen bekar. Canı sıkılır elbet. Çıkar çıkar gider kapan çayı kenarına. Gider de ne eder? Meraklanır anası. Sorar da oğluna laf arasında. Belki de iş güç konuşamaz insanlar pek. Akşam sohbetleri mi? Belki.

Oğlumuzun canı sıkılıyordur. Gider bakar, akar mı kapan çayı?

Kapan çayı akmaz mı hiç?

Şimdi can sıkıntısı çekenlere sesim ulaşır. Efendim yolunuz düşer Kütahya’ya da denk gelirseniz canı sıkkın bir ergene, sorun kapan çayını. Belki farkında bile değil asfalta baktığının.

Yada her seferinde duymaktan keyif almaya bakın, “git bak bakalım kapan çayı akıyor mu?”

Kapan çayı tarih olmuştur. Artık üzerinden bolca araba geçmektedir ki onları izlemek tahmin ediyorum aynı keyfi vermez. Belki biryerlere varırsınız.

Alpgiray Kelem

Alexander Rodchenko (Elif Vargı)

Alexander Rodchenko

Sanat Hayatı

Rus Avant-garde sanatçısı olan Alexander Rodchenko, aynı zamanda modern fotoğraf tarihinin önemli isimlerinden biri. 1891 yılında doğan ve 1956’da ölen sanatçı, Rusya’da köklü siyasi değişimlerin ve sanat akımların olduğu bir dönemde yaşamıştır. Resim, heykel, fotoğraf ve grafik tasarım alanlarında, sanatın birçok farklı dalında yapıtlar üretmiştir. Konstrüktivizm sanat akımının kurucularından olan Rodchenko, kendisi gibi sanatçı olan Varvara Stepanova ile evlenmiştir.

Kazan Güzel Sanatlar Okulu’nda eğitim gören Rodchenko, sanat hayatının erken dönemlerinde Kübo-Fütürizm akımından etkilenerek ilk soyut resimlerini üretmiş oldu (Lynton, 2004). 1916 yılında, yine başka bir Konstrüktivist sanatçı olan V.Tatlin’in çağrısıyla ” The Store” sergisine katıldı. 1918’de Artistik Kültür Müzesi’nin (Museum of Artistic Culture) örgütlenmesine yardımcı oldu ve ilk yöneticisi oldu. Moskova atölyelerinin Endüstriyel Sanat bölümünün yardımcı yöneticiliğine seçildi. 1921’de Genç Sanatçılar topluluğuyla “5 x 5 =25” sergisinde son resimlerini sergiledi. 1922’de tipografik tasarımlar; ünlü yönetmen Dziga Vertov’un haber filmleri için başlıklar, 1923’te Mayakovski ile birlikte afişler ve ilanlar yaptı. 1924’ten sonra giderek fotoğrafa yöneldi. 1930’ların sonuna doğru tekrar resme dönerek, soyut dışavurumcu resimler üretti. 1942’de ise fotoğrafı tamamen bırakarak, devlet sergileri için bir takım sergi düzenleme kurullarında görev aldı.

Rodchenko’nun Fotoğraf Anlayışı

Çok yönlü bir sanatçı olan Rodchenko sanat hayatının oluşum yıllarında Konstrüktivizm gibi bir akımdan beslenmişti.[1] Fotoğrafa getirdiği “farklı” bakış açısı onu fotoğraf tarihinde ayrı ve özellikli bir yere koyar.

Fotoğraf çekilirken göz hizasında tutulan fotoğraf makinesinin elde etmiş olduğu görüntü, ufuk çizgisinde kesişen tek kaçışlı bir perspektif düzlemi oluşturuyor. Bunun için de fotoğraf makinesinin yatay bir konumda tutulması gerekiyor. 1920’lere gelindiğinde ise, modern fotoğrafçılar bu klasik perspektif anlayışına karşılık, kendi getirmiş oldukları “yeni perspektif” anlayışını benimsediler. Bu tutum 20.yüzyılın başlarında Dada akımıyla birlikte başlamıştı. Man Ray ve Laszlo Moholy-Nagy gibi sanatçılar rayograph ve photogram adını verdikleri teknikle birçok farklı görüntü elde ediyorlardı (Newhall,1982). Mimar Erich Mendelsohn’ın New York’ta çekmiş olduğu gökdelen fotoğraflarının açısı kimi zaman aşağıdan yukarıya, kimi zaman da yukarıdan aşağıya doğru kurgulanmıştır.

Rodchenko’nun fotoğraflarına baktığımızda da, göz hizasında çekilmiş, tek kaçışlı perspektif düzlemini yansıtan fotoğraf anlayışını -Erich Mendelsohn’ın fotoğrafları gibi- tamamen sarstığını görürüz.

Kimi zaman balkonlardan aşağıya doğru, kimi karelerde ise aşağıdan yukarı doğru kamerasını yerleştirmiştir. Böylelikle klasik fotoğraf düzleminde görmeye alıştığımız paralel görüntülerin aksine, artık birbirini kesen çaprazlar, perspektifi kıran çizgiler fotoğrafa hâkim olmaktadır. Rodchenko fotoğraf hakkındaki görüşlerini şöyle dile getiriyor“Fotoğrafta eski bir bakış açısı var. Yerde ayakta duran bir kişinin ufuk çizgisine doğru bakması, benim deyimimle göbek fotoğrafları… Ben bu bakış açısıyla, benim gibi yeni fotoğraf için çalışan meslektaşlarımla birlikte savaşacağım. Günümüzün en ilginç açı çekimleri aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağıya olanıdır” (Newhall, 1982,s.201).

Bunlarla birlikte, yakın çekimle yapmış olduğu fotoğraf kareleri ile de, 20.yüzyılın fotoğraf anlayışına yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bunun için annesinin fotoğrafı iyi bir örnektir.

Şüphesiz ki, A.Rodchenko yaşamış olduğu dönemin getirmiş olduğu politik ve kültürel ortamını yönlendirmiş ve diğer sanatçılar gibi o ortamdan beslenmiştir. Fotoğrafa getirmiş olduğu farklı bakış açısı, tıpkı fotoğraflarındaki gibi klasik bakış açısını alaşağı etmiş, 20.yüzyıl modern fotoğrafına damgasını vurmuştur.


[1] Konstrüktivizm akımını Türkçe’ye yapımcılık/yapılandırmacılık şeklinde çevrilse de, yazıda orijinal haliyle kullanılmıştır. 1914’te Rusya’da ortaya çıkan bu sanat akımı, resim, heykel ve mimaride etkin olmuştur. Rusya’da, Sosyalist Gerçekçilik resmi tutum olarak benimsenince bu akım Rusya’da etkisini yitirmiş, sanatçıların bir çoğuda Avrupa’ya gitmiştir. 1917 Ekim Devrimi’yle beliren Konstrüktvizm, geçmişle ve geleneksel değerlerle tüm bağlarını koparmış, endüstriyel malzeme, mühendislik estetiği ve bu teknikleri yücelten söylemi benimsemiştir. Vladimir Tatlin’in önderliğinde ilk olarak mimarlıkta ortaya çıkmıştır, gerçekten yapılması için bir takım tasarımlar meydana getirmişlerse de, hiçbiri uygulanmamıştır.

Elif Vargı

 

Rodchenko, Balconies

On the telephone

Rodchenko, Courtyard

Rodchenko, Gathering for the demonstration

To the demonstration

Rodchenko, Chauffeur

Rodchenko, Pioneer

Rodchenko, Rehearsal

The live badge